HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 05 MAYIS 2024, PAZAR





PROF.DR.MUZAFFER METİNAŞ İLE RÖPORTAJ ( 2.BÖLÜM )

Köşe yazarımız Hüseyin Turhan'ın, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Göğüs Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr.Muzaffer Metintaş Beyle yaptığı röportajın 2.Bölümünü paylaşıyoruz.
Bu bölümde; 
1-Akademisyen olarak hekimlik mesleğini seçecek gençlere tavsiyeleri neler?
2-Kariyerinde bundan sonraki hedefinde ne var?
3-Soz zamanlarda sağlık personeline yönelik artan şiddet olayları hakkında ne düşünüyor?
4-Aşı karşıtları için düşünceleri nelerdir?
5-Hasta yakınları ile karşılaşılan olumsuzluklar nelerdir?
6-Artan Omicron varyantına karşı neler tavsiye ediyor?
7-Günlük vaka sayıları hakkındaki düşünceleri nelerdir? Bu noktada idarecilere tavsiyeleri neler?
Soruların cevapalarını bulacağınız 2.Bölümle sizleri başbaşa bırakıyoruz.
11.01.2022 12:00
PROF.DR.MUZAFFER METİNAŞ İLE RÖPORTAJ ( 2.BÖLÜM )
PROF.DR.MUZAFFER METİNAŞ İLE RÖPORTAJ ( 2.BÖLÜM )
Hüseyin Turhan-(Eskişehirdenhaber.com): Bir hekim ve aynı zamanda akademisyen olarak hekimlik mesleğini seçecek gençlere tavsiyeleriniz nelerdir? Bir tıp öğrencisinde hangi özellikler bulunmalıdır?
Prof. Dr. Muzaffer Metintaş (Göğüs Hastalıkları Uzmanı) Yine çok güzel bir soru. Beni geçmişten bugüne taşıyacak olan bir soru, teşekkür ederim. Tıp mesleğini, kesinlikle başka konulara meraklı veya kabiliyetli olduğunu düşünen gençler dışında herkese tavsiye ederim. Önce bunu söyleyeyim. Tıp mesleği seçilebilecek iyi bir meslektir. Seçilmesi güzel ve insana onur katacak bir meslektir. Eğer genç arkadaş "ben mühendis, fizikçi vb. olacağım" diye buna kendini hazırlamamışsa, mesai zaman ve emek sorunu yaşamayacağını düşünüyorsa, mesleğini 24 saat yaşamaktan beis duymayacaksa hekimliği tavsiye derim. Çünkü çok farklı bir meslek. Şöyle ki, yaşamın idamesini, iyi halde olmayı, ölümle yaşam arasında yaşamı sıkıntıya girecek insanları muhatap alıyorsun. Bu yüksek bir sorumluluk, çok sıkı bir çalışma, aklın yoğun biçimde kullanılmasını gerektiriyor ve aynı ölçüde de onur veriyor.
Basit bir örnek vereyim. Bir cumartesi günü olabilir. Siz arkadaşlarınızla hafta sonunda farklı aktiviteler yaptığınız, ya da sevdiklerinizle yürüyüşte olduğunuz bir anda çalıştığınız hastaneden arayıp," Bir çocuk geldi. Ağzı yüzü şişti, morarıyor. Hemen gelebilir misiniz? diye ararlarsa: "Hayır bugün ben nöbetçi değilim. Nöbetçi Ahmet, Mehmet onu arayın demeden, hemen gitmeniz gerekir. Neden? O çocuk muhtemelen bir öksürük şurubu içmiştir. İyot alerjisine bağlı anaflaktoid reaksiyona gitmektedir. Müdahale olmazsa boğularak ölecektir. Sizin bu tabloyu görmeniz durumunda hızlı bir müdahale etmeniz gerekir. Uygun ve acil tedavi ile o çocuk hemen 4-5 dakika içinde gözünüzün önünde hayata geri dönecektir. Bu bir hekim için mutluluk ve onur veren bir haldir. Hekimlerin; "Biz yüksek sorumluluklu ama bir o kadar da onurlu bir iş yapıyoruz, bunu üzerimizde taşıyoruz " demeleri ve bunun farkında olmaları gerektiğini tavsiye ediyorum.
 PROF.DR.MUZAFFER METİNAŞ İLE RÖPORTAJ ( 2.BÖLÜM )
Hüseyin Turhan-(Eskişehirdenhaber.com): Çok teşekkürler. Bu kutsal mesleğinizde bundan sonraki hedefleriniz nelerdir diye sorsam ne söylersiniz?
Prof. Dr. Muzaffer Metintaş (Göğüs Hastalıkları Uzmanı): Bu sorunuza yaşadığım küçük bir örnekle cevap vereyim. Bir gün İstanbul'da Beyazıt'tan Süleymaniye Camisine doğru gidiyordum. Caminin köşesini dönmeden önce çok küçük vitrinli bir dükkanda, bir ayakkabı imalathanesi içinde çok yaşlı bir dede vardı. Örsün üzerine eğilmiş ayakkabıya bir şeyler çakıyordu. Görebilmek için örse eğilerek yakından bakıp çalışıyordu. Eli, yaşlılığa bağlı çok yavaş iniyor, ayakkabıyı çakmak için bayağı bir gayret gösteriyordu. Bir süre karşıdan seyrettim. İşini yapmaya çalışırken nasıl bir heyecan ve istekle çalışıyordu. Bu manzara ders verici, ibret verici bir olaydı benim için. Bir yıl sonra tekrar gittim ama o dedeyi göremedim. Dükkân kapanmış, tekel bayisine dönüşmüştü. Oradan şu dersi çıkardım. İnsan, yaptığı işin önemini, bilmeli. Ne iş olursa hangi meslek olursa olsun. İşini önemsemeli, içselleştirmeli, onurunu üstünde taşımalı, hayatının o olduğunun ahlakını yaşamalı ve yaşatmalı. Yaptığımız işin bir zamanı süresi olduğunu düşünmüyorum. Sağlığımızın elverdiği ölçüde devam etmemiz gerekiyor. Yani demem o ki, ben meslek olarak hekimlik yapıyorum ve bir bilim insanı olarak da bilgi üretiyorum. Bu işleri aklım yettiği sürece yapmaya gayret edeceğim; hedefim bu.
Hüseyin Turhan-(Eskişehirdenhaber.com): Değerli hocam son zamanlarda pandeminin de etkisiyle insanlar yakınlarını kaybediyorlar. Bunun sonucunda da hasta yakınları hastane koridorlarında sağlık çalışanlarına şiddet uyguluyorlar. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Bu istenmeyen hadiseler nasıl engellenebilir? Tecrübelerinize göre neler yapılmalıdır?
Prof. Dr. Muzaffer Metintaş (Göğüs Hastalıkları Uzmanı): Gerçekten çok önemli bir konu. Teşekkür ederim. Sorun aslında ülkemizdeki toplumsal değişimin bir sonucu. Etrafta da görüyorsunuz çok garip bir şekilde şiddet olaylarını. Bir anlam veremiyorsunuz. Yolda giden bir kadıncağız kılıçla zevk için öldürülebiliyor. Ya da yolda giden bir karı kocaya önce omuz vurup sonra da bıçaklayıp gidebiliyorlar. Biz maalesef bir ahlak toplumu iken, yani Hakk'ka, sevgi ve mahcubiyet kaynaklı Allah korkusu ile riayet ederken, şimdi ölçü ve sınır bilmeyen, her şeyi kendine hak gören, her şeyi bedelsiz karşılamayı amaçlayan ve daima kendini haklı gören bir toplumsal yapıya dönüştük. Böyle olunca sorunlar tıp camiasında daha şiddetle yaşanıyor. Çünkü biz insanların yaşamı ile ölümü arasındaki çizgide çalışıyoruz. Her türlü mücadeleyi tedaviyi verirken, karşınızdaki muhatabınız bunu anlamıyor. Daha doğrusu anlamayacak zihinsel yapı içinde yetişmiş ve gelişmiş. Bizler "bak bu hastaya bir şey olursa sana da olur" benzeri tehdit vari sözlerle nadir olmayacak sıklıkta muhatap oluyoruz maalesef. Tabi bunlar şiddete de dönüşebiliyor. Kesin çözüm yeniden bir erdem ve ahlak toplumuna dönmemiz olur. Yani kabullenen, benimseyen, güvenen, karşısındakine güven duyan, değer veren bir yapıya dönüşmemiz gerekiyor. Bu da kısa vadede olacak bir değişim değil.
 PROF.DR.MUZAFFER METİNAŞ İLE RÖPORTAJ ( 2.BÖLÜM )
 Yapılması gereken şu. Hekim arkadaşlarımızı böyle saldırılara karşı eğitmemiz lazım. Çalıştıkları ortamın güvenli hale getirilmesi noktasında. Çok önemli bir husus da  yıldırma, pişman etme hali oluşmalı. Yakın zamana kadar şiddet uygulayanlar,  çoğunlukla adli makamlar tarafından serbest bırakılıyor, nadiren tutuklanabiliyorlardı. Bunu yapan kişiler ciddi şekilde ve hemen cezalandırılmaları gerekiyor ki, başıma gelir kaygısı oluşsun diye. Bunların kamuoyuna açıklanması, duyurulması gerekiyor. Amerika'da acil servisinde şahit olduğum bir hususu anlatmak isterim. Orada hekimler ve acil personeli bu konularda ciddi şekilde eğitiliyor. Örneğin "Karşınızdaki hasta ya da yakını konuşurken, konunun tamamlandığını, artık konuşmaya devam etmeyeceğini anlayana kadar ona arkanızı dönmeyin. Yine karşınızdaki konuşurken onu tahrik edecek el hareketleri yapmayın, söz kullanmayın. Hasta veya yakınıyla tereddütlü konuşmayın, kendinizden emin bir şeklide konuşun gibi…". Anladım ki onlar böyle bir eğitimden geçiyorlar. Bu tür bir eğitimi bizim meslektaşlarımıza da verilebiliriz diye düşünüyorum. Ama en önemli çözüm şu: Bir savcı ya da hakim arkadaşa bir kişi bir haksız veya tehditvar davranışa girince nasıl bir karşılık alıyorsa, hekim için de aynısı olmalı.

Hüseyin Turhan-(Eskişehirdenhaber.com): Hocam röportajın sonuna doğru geliyoruz. Bir sözünüzde "Bilimin öznesi insan, nesnesi varlık" diye bir ifade kullanmıştınız. Buradan şuraya gelmek istiyorum: Dünya iki yıldır pandemi ile mücadele ediyor. Bu virüste bilimin buluşu olan aşı var. İlk sorum hala aşıya şüphe ile bakan bir kesim var ve aşı olmuyorlar. Ne söylemek istersiniz? İkinci sorumda yayılma hızı yüksek Omicron varyantı ile ilgili okuyucularımıza önerileriniz, tavsiyeleriniz nelerdir?
Prof. Dr. Muzaffer Metintaş : Önce teşekkür ederim bu güzel ve önemli sorunuz için. Aşı; insanlığın bugüne gelmesini, toplumsal yapımızın ve teknolojinin gelişmesini yaşam süresinin uzamasını, sağlıklı çocuklara ve gençlere sahip olmamızı sağlayan insanlığa ait en önemli araçlardan biri. Bunu çok açık dille ifade etmeliyim. Eğer aşılar geliştirilmeseydi salgın hastalıklar bugün ki dünya nüfusunun 1/3'ünü bırakacaktı. Son derece sağlıksız, sakatlık oranı çok yüksek verimli insan olma şansını kaybetmiş nüfusun önemli bir kısmı o hale gelecekti. Aşılar bizim bugünümüzü sağlayan Allah'ın önemli nimetlerinden biri. Aşıya karşı çıkanlar var maalesef. Bu konuda yanlış hatırlamıyorsam bir adalet mensubu tüm aşılar için bir dava açtı. Aşılama mecburiyetini çocuklar dahil kaldırttı. Şimdi aşılar bile çocuklara isteğe bağlı yapılabiliyor. Ben aşı karşıtlarının İstanbul'da düzenlediği bir toplantısına da katıldım. Karşı çıkmaları birkaç gerekçeye dayanıyor. Çok ilginç gerekçeler bunlar. Biri bizim vücudumuza genetik bir cip veriyorlar bizim genlerimizle oynayıp istedikleri hale dönüştürecekler. Böyle bir şeyin tıp teknolojisi ile yapılması mümkün değil. İkincisi yine bazı aşıların genetik materyalle nakledilmesi nedeniyle bunlar bizi kanser yapabilir mi? diye bir endişe var. Bu konuda yüz yıla yakın aşılar kullanılıyor. Milyarlarca insan aşılandı. Sadece Amerika ve Avrupa'da kullanılan polyo aşısı ile ilgili spekülasyonlar üretildi. Bu tartışmada bitmek üzere. Böyle bir kanıt yok. Hiçbir aşının uzun dönemde insan hayatında bir probleme yol açtığı gösterilemedi. Çok daha ilginç görüşler var. Aşı hammaddelerinde domuz ya da alkol olduğu bu nedenle bunun bir Müslümanın kullanamayacağı görüşü ortaya atıldı. Bunların, bir müslüman olarak, İslam ahlakına uymaya çalışan biri olarak son derece saçma, absürt düşünceler olduğunu söylemem gerekiyor. COVID'e gelince, aşı şu anda elimizdeki tek ve önemli silah. Şu nokta önemli. Aşı hastalığın bulaşmasını tam engellemiyor. Ama hastalığın ağır geçirilmesini, hastalığa bağlı ölümleri ve hasta olan kişinin bulaştırıcılık riskini azaltıyor. Bu çok büyük bir olay. Dolayısıyla aşının yararlılığı tartışılmaz bir gerçek. Bir hekim olarak, hastalığı geçirmiş olmama rağmen aşılarımı tam olarak ve zamanı geldiğinde yaptırdım. Bütün okuyucularımıza da aşı olmalarını hararetle tavsiye ediyorum. Dış etkenlere bağlı olarak virüsün genetik yapısı mutasyona uğruyor. Son gelişen varyant Omicron. Omicron Güney Afrika'da gelişti ve erkenden tanımlandı. Omicron bir önceki delta varyantına göre en az 10 misli daha fazla bulaştırıcı. Çok hızlı bulaşıyor, ama bilim insanlarına göre umulan iyi tarafı da şu, akciğerde bölünme hızı daha düşük. Bu nedenle akciğerde oluşturduğu hasar, ölümlerin çoğu biliyorsunuz oradan kaynaklı daha az. Ama güvenli değil, çünkü bulaşan kişi sayısı fazla olduğu için ölüm oranı da buna bağlı artış gösterecek. Kişisel tedbirlerimizi almamız lazım. Bunların en başında maske geliyor.
Maske bugün biraz dikkatten kaçmış durumda. İkincisi, mesafe ve kapalı ortamlarda mümkün olduğunca maskesiz bulunmamamız gerekiyor. Ve aşılarımızı zamanında tam vurulmalıyız. Bu durumda ortaya çıkan hasta sayısını hastanelerimiz kaldırabilir. Hastalığın ağır geçme riski az olduğunda hastanelerimiz hizmet verebilecek ortamlarını temin edebilir. Burada çok önemli bir konunun sağlık otoritesinde olduğunu düşünüyorum. Biz Eskişehir'de yaşıyoruz. Eskişehir'de günlük vaka sayısını doğru bilmemiz gerekiyor. İlan edilmesi gerekiyor. Niçin? günlük vaka sayısı doğru ilan edilirse, insanlar kaygı duyacak ve tedbir alacaklardır. Kendilerini korumaya çalışacaklardır. O sebeple rakamlar doğru ve herkesin duyacağı şekilde ilan edilmeli. Bu benim kişisel düşüncem. Bu tartışılabilir. Çevrede hastanelerde çalışan bizim yetiştirdiğimiz arkadaşlarla konuşmalarımız sonucu bende oluşan bir intiba. Ben Türkiye'deki vaka sayısının önemli oranda yüksek olduğunu düşünüyorum. Sayılar net açıklanmalı ki ne olduğumuz ve nereye doğru gittiğimizi, nasıl tedbirler almamız gerektiğini bilebilelim. Aydınlanmış zihinler doğru davranırlar.
 PROF.DR.MUZAFFER METİNAŞ İLE RÖPORTAJ ( 2.BÖLÜM )
Hüseyin Turhan-(Eskişehirdenhaber.com): Çok teşekkür ederim. Son olarak Eskişehirdenhaber.com okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Prof. Dr. Muzaffer Metintaş: Siz çok önemli bir görevi yapıyorsunuz insanları aydınlatarak. Ama sadece aydınlatmakla kalmıyorsunuz, bence bir anlamda da onlara yaşama sevinci veriyorsunuz. Ben onların sizin çizdiği çizgileri iyi takip etmeleri gerektiğini, sizin zemin oluşturduğunuz önerilerin okuyucular tarafından iyi algılanması gerektiğini, sizlerin yazıp çizdiklerinize önem vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Birkaç bakımdan hep iyimserim. İnsanlığın daha iyiye doğru gideceğine inanıyorum. Acıların ve sıkıntıların azalacağına inanıyorum. Sağlığın daha iyi olacağına inanıyorum. Teknolojinin yavaş yavaş insani değerleri önemseyeceğine inanıyorum. Şunu okuyucularınıza tavsiye edeceğim. Biz Batı'ya göre farklı hedefleri, amaçları olan bir medeniyetin insanlarıyız. Bu medeniyeti yaratmak için hepimiz hangi işe, hangi tahsil seviyesine sahip olursak olalım, hangi işi yaparsak yapalım, farklılığımızın bilincinde olup, kendi medeniyetimizi insanlığa sunabilecek şekilde gayret etmemiz ve model yaşamlar oluşturmamız gerekiyor. Bunu da sevinçle, neşeyle, umutla ve mutlulukla yapmalıyız.  Yeislerden uzak durmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bende size bu fırsatı verdiğiniz için, yerine getirdiğiniz yüksek sorumluluklu çalışmalarınız için hem kutluyor hem de teşekkür ediyorum.

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--














logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.com
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr